Beşiktaş Mutlu Son Hizmeti Ebru
Beşiktaş Mutlu Son
, Sam ile Eric adlı ikizler buldu. Ne var ki Ralph,
Jack, Simon, Roger ve Maurice gelip kütüğü kaldırıncaya
kadar bir şey yapmadılar. Çocuklar, bu çirkin, gülünç, ölü
şeyi, ağır ağır kayanın üstüne çekip tepeye devirdiler. Her
çocuk grubu, azca çok bir katkıda bulunmuş oldu ve odun yığını
yükselmeye başladı. Bir ara Ralph ile Jack, baş başa uğraştılar
bir odun parçasıyla ve birbirlerine güldüler bu yükü
paylaşırken. Esen meltemlerin, bağlarırıp çağırmaların, yüksek
dağa yandan vuran güneş ışınlarının içinde dostluğun,
Beşiktaş Mutlu Son
beraber bir serüveni yaşamı sürdürmenin, hoşnut olmanın, o gözle
görülmeyen garip aydınlığı, o büyüleyici havası, bir kere daha
sardı iki çocuğu da.
“Öyle ağır ki, kaldıramayacağız nerede ise.”
Jack güldü Ralph’a:
“İkimiz birleşince, ağır olmaz.”
Aynı yükü taşımanın çabasında birleşerek, dağın son dik
yamacına beraber tırmandılar sendeleye sendeleye. Beraber
“Bir! İki! Üç!” diye bağlarırarak, kütüğü paldır küldür odun
yığınına devirdiler. Sonra, bir adım geri çekilip, zaferin
sevinciyle güldüler. Ralph, gene amuda kalkmak
zorunluluğunu duydu. Aşağıda çocuklar hâlâ didinip
duruyorlardı. Ancak, odun toplama işine ilgisini kaybeden
bazı küçükler, bu yeni ormanda meyve aramaya
başlamışlardı. O sırada ikizler, onlardan beklenilmeyen akıllı
bir davranışla, dağın doruğuna kucak dolusu kuru yaprak
getirip, odun yığınının üstüne boşalttılar. Yığının
tamamlandığını birer birer kavrayan çocuklar, gidip aşağıdan
odun getirmekten vazgeçtiler, dağın paramparça pembe
doruğunda kaldılar. Soluk soluğa değildiler artık; terleri
kurumuştu.
Çocuk topluluğu çevrelerinde beklerken, Ralph ile Jack
birbirlerine bakakaldılar. Cahilliklerini bilmenin utancı
içindeydiler ve bilgisizliklerini nasıl açıklayacaklarını da
bilemiyorlardı.
İlk mevzuşan Ralph oldu; yüzü kıpkırmızıydı:
“Lütfen sen…”
Boğazını temizledi:
“Sen yakabilir misin ateşi?”
Durumun saçmalığı uluorta belirince, Jack’ın da yüzü
kızardı. Belli belirsiz bir şeyler homurdanmaya başladı:
“İki değneği birbirine sürtersin. İki değneği…”
Jack, Ralph’a baktı. Ralph ise, beceriksizliğin en son
kertesine varmışçasına mevzuştu:
“Aranızda kibriti olan var mı?”
Roger,
“Bir yay yaparsın, okun ucunu da yere dayayıp fırıl
fırıl çevirirsin” dedi. Pantomim yaparcasına ellerini birbirine
sürttü: “Pısss! Pısss!”
Dağın üstünden hafifçe bir meltem esti. Bu esintiyle birlikte,
sırtında kısa pantolonu ve gömleği, Domuzcuk göründü.
Zahmetle, dikkatli dikkatli yürüyerek, ormandan çıktı. Akşam
güneşi, gözlüğünün camlarında ışıldıyordu. Denizkabuğu
koltuğunun altındaydı.
Son yorumlar